8 Haziran 2017 Perşembe

GÜL HASADI






                               





                                                                                                          
   "Şu bizim gül dediğimiz  şey!

                                  Gene  de güzel kokar mı adı değişse bile!...  "
                                                 diye hevesle sorar Juliet aşkı kalbinde tartarken..Cemal Sürreyya ise  gülün tam ortasında ağlıyorum, diye hüzünlenir, ama en güzel kapanışı Mevlana yapar
 Sevdiklerinize gül verin, Gülünüz yoksa gülüverin diye noktayı koymuş..


gül, simyanın ana sembolüdür. bu gül mükemmelliği, yaşamın sırlarını, yaşamdaki birliğin anlamını ve evreni simgeler ve tam anlamıyla karmaşıktır. gülün aslında beş taç yapraklı yapıda olması yüzünden pentagram yani beş kenarla ilgili olduğu düşünülmektedir. pentagram da insan mikrokozmonun ve içindeki quinta essentia (temel beşli) nin simgesidir. kırmızı ve beyaz simyada zıt iki ucu yani erkek ve dişiyi belirtir. simyadaki birleştirilmiş gül pembedir.

Bugün Umerto Echo'nun öyküsünde bahsettiği bir başlıktan ilham ile  "Gülün Adı"na ve öyküsüne doğru uzun gizemli  yolculuğa çıkıcaz.Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bir programı sizlere aktarmaya çalışacağım. Yazımızın konusu Gül Hasadı üzerine , her yönüyle tanımaya çalışacağımız güzellikler bitkisi olan gül aşkın simgesi olarak biliniyor.Tasavvufun önemli bir simgesi olarak da görülen gül siyasetten, edebiyata kadar birçok alana uzanmış durumda.İngiltere milli rugby takımının da sembolü aynı zamanda (formalarının sol köşelerinde kırmızı gül işlemesi bulunur.) Kokusuyla bizleri büyüleyen gülün dinlemeye değer bir özgeçmişi var.Eğer siz de gülün öyküsünü merak ediyorsanız, sizleri de Gül Hasadı etkinliğimize davet ediyoruz.Programımız zevkli bir parkurdan oluşmakta.Programımızın ilk gününde Gülün kalbi sayılan Güneykent’de sabahın erken saatlerinde gül toplayarak güne başlıyoruz, sonrada gül hasadının yorgunluğunu sıkı bir kır kahvaltısıyla üzerimizden atarak güne zinde bir başlangıç yapıyoruz





Foto: Gül hasadımızdan sonra sıkı bir kahvaltı yaptık.


.Kahvaltımız tamamen organik kır kahvaltısı tabağından oluşuyor: Haşhaşlı çörek, Nokul köy ekmeği, gül reçeli, tereyağı, bal demleme çay....bi güzel karnımızı doyuruyoruz.  Daha sonra isae günün yorgunluğunu Eğirdir gölü yanındaki otelimizde atarak konaklıyoruz.

Foto-1:Güneykent gezimizi Römorklarla gerçekleştiriyoruz.

Ertesi gün sabah yürüyüşümüzü Yazılı Kanyonda gerçekleştirerek güne zinde bir başlangıç yapıp Kovada gölünde botanik yolunda yürüyor ve doğa müzesinde fotoğraf molası veriyoruz, Eğirdirde kent gezisi yapıp  kenti Yörük köyünden seyretmek için  bakı terasında  günbatımı molası veriyoruz.Ertesi gün ise yavaş kent Yalvaç ve Akşehir ile geziyi noktalıyoruz. Bayram tatili ve özel günlere denk gelmesi halinde programı Burdur ve Sagalasoss ile zenginleştiriyoruz.



Foto-1a: Alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın bu manzara gerçek, işte yazılı kanyon!!
yazılı kanyon hakkındaki yazımı okumak isterseniz lütfen tıklayınız.


Foto-2: Yazılıkanyon yürüyüşümüzde yağmura yakalandık:)

Eğer program hoşunuza gittiyse ,anlatacaklarım dikkatinizi çekebilir.Biraz detaylar sanırım geziyi daha iyi anlamamızı sağlayacaktır diye düşünüyorum.Bu yüzden etraflıca bir bilgilendirme için en başından yani Isparta’dan konuyu açacağım sonrada Gülün öyküsünü sizlerle takdiim etmek istiyorum.

Hadi ne duruyoruz başlıyalım o zaman!!

   
Foto-3: Gül evi sergisinde Güneykentli kadınların el emeği ürünleri var



 ISPARTA GÜLÜNÜN ÖYKÜSÜ
   
   
 İnsanın günlük yaşamında çok özel bir yeri olan gül; aşkın, güzelliğin, sevginin ve saygının ifadesini en güzel bir şekilde bünyesinde toplayan bir çiçektir. Kuzey yarım küre bitkisi olan gülün orijini Doğu Asya'dır. Kesin olmamakla birlikte gül yağı ve gül suyunun ilk olarak İran veya Hindistan'da üretildiği, buradan Anadolu, Avrupa, Kuzey Afrika ve Doğu Asya'ya yayıldığı bildirilmiştir.Fosil kaynaklı kayıtlara göre, gülün yeryüzündeki varlığı en az 35 milyon yıllık bir geçmişe sahiptir. Gül çiçeğinin insanlık tarihindeki yeri ve önemi ise en az 5000 yıllık çok renkli bir geç
mişe dayanır.



       F
oto-4: Gül fabrikasında  gezginler için Gül hatırası çekebilecekleri bir bölüm yapmışlar.


  Anavatanı olan Orta Asya’dan ticaret yolu ile dünyanın diğer bölgelerine ulaşmış olan gül, güzel kokusu, tıbbi değeri ve beslenmedeki yeri dolayısıyla antik çağlardan beri efsanelere konu olmuş ve güzel kokunun peşinde olanlar için vazgeçilmeyen bir çiçek olmuştur. Hatta öyle ki, antik dönemde Fenikeliler, Yunanlılar, Romalılar için gül bahçeleri, en az buğday tarlaları ve meyve bahçeleri kadar önem taşımıştır.

    Gül kokusunu kalıcı yapmak için tarihte ilk yöntem antik çağlarda Mısır, Mezopotamya, Hint ve Çin gibi medeniyetler tarafından kullanılan yağlarla maserasyon (gül çiçeklerinin uygun yağlarda belli bir süre bekletilme yöntemi) olmuştur.

    Daha sonra ise M.Ö. 3500’de keşfedilen su ile ekstraksiyon (belli metodlarla gül çiçeklerinin suda bekletilmesi ve sonra süzülerek bu suların kullanılması) yöntemi uygulanmıştır. Daha sonra, M.Ö. 50’de insanlığın keşfettiği “ruhunu yakalamak” usulü yani damıtma ile elde edilen ürünler ortaya çıkmış, gülsuyu haline gelmiştir. Son aşamada da bu gülsuyunun içindeki güzel kokulu yağ taneciklerini toplamak için çaba harcayarak gül yağı dediğimiz gül esansını elde etmek olmuştur.

























Foto-5: Fabrikada üretim safhasından bir kesit

Isparta, Türkiye’nin gül ve gülyağı üretim merkezi olarak biliniyor. Yağcılıkta kullanılan güller,Anadolu’ya XIX. yüzyıl sonlarına doğru Bulgaristan göçmenleri tarafından gelmiş. Isparta’da ise ilk yağ gülü üretimi 1888 yılında ve gülyağı üretimi de 1892 yılında "Müftüzade İsmail Efendi" tarafından gerçekleştiriliyor.

XIX. yüzyıl sonlarında, Türkiye’de gülcülük, öncelikle, Bursa’da, Akdeniz Bölgesi’nin ve Ege Bölgesi’nin bazı yörelerinde yapılmaya çalışılmışsa da çeşitli nedenlerle nitelikli üretimde başarılı olunamamış. Ülkede Isparta ve Burdur yöresi, yağ gülü yetiştirilmesi için çok uygun toprak ve iklim şartlarına sahip olduğundan, gülcülük tarımı öncelike Isparta’da olmak üzere, bu yörede oldukça tutulmuş ve yaygınlaşmış.



    
Foto-6: Şansımıza Mayıs sonunda güller  yeni açmaya başlamıştı



İlde en uygun gül dikim mevsimi kasım ve aralık ayları.Gül fidanlarının dikimleri, bakımları özel ihtisas gerektiriyor. Gül bahçeleri yazın temmuz ve ağustos aylarında sulanmalı. Gülfidanlarından dikildikleri ilk yıl ürün alınmıyor. Ürün vermeye  ise ikinci yılda başlanıyor. Bir gül fidanından ortalama 5 yıl süre ile ürün alınabilmekte. Bir kez, gül fidanından hasat başladıktan sonrada, gül çiçeklerinin, o fidandan ara vermeden toplanması gerekmekte. Havaların uygun olması halinde mayıs ayı sonlarında gül çiçekleri toplanmaya başlanır. Bu başlama işi bazı yıllar haziran başlarına kadar da uzatılabilir. Gül çiçeklerinin toplanmasına sabah saat 05:00’te başlanıyor, bu toplama işlemine saat 




Foto-7: Üç ton gülden 1 lt yağ elde edildiğini biliyor muydunuz?

10:00’da ise son veriliyor. Gül çiçeklerinin, mutlaka, henüz üzerinde sabah çiği bulunduğu ve henüz güneşin vurmadığı saatlerde toplanması da önemli. Aynca, gül çiçeklerinin günlük olarak toplanması da, kaliteli gülyağı elde edilmesi bakımından çok önem verilen bir diğer konu. Güller sapsız olarak düğümleri ile birlikte toplanır. Toplamada makas ve benzeri kesici aletler kullanılmaz. Genelde gül toplama mevsimi 25-30 gün kadar sürer. Bir dönümlük bir gülbahçesinde 1000-1200 kadar gül fıdanı bulunur. Bir fidanın yıllık çiçek verimi yaklaşık olarak 500-600 gr’dır. Toplanan güller sepetlere konur. Bunlar daha sonra küfelere ve çuvallara aktanlır ve işlenmek üzere fabrikalara veya imalathanelere gönderilir. Gülyağı işletmesi, toplanan gül çiçeklerini aynı gün işlemek zorundadır. Gül çiçeğinin işlenmesinde bir gecikme olursa verim ve nitelik düşük olur. Gül çiçeği toplanması gibi gülyağı üretimi de yılda bir ay kadar sürmektedir.


    
Foto-8:Eski usulde gül üretimi tanıtmak  için misafirlerimizden bir gönüllü istedik

Türkiye’de gülyağı üretiminde kullanılan gül çiçeklerinin yetiştirildiği bahçelerin % 90’ı Isparta’da, % 10 kadarı da Burdur’da, Afyonkarahisar’da ve Aydın’da bulunmaktadır. Gülyağı çoğunlukla parfümeri sanayiinde kullanılır. Üretilen gülyağı daha ziyade başta Fransa olmak üzere, İngiltere, ABD, Almanya, Hollanda, İtalya ve bazı Arap ülkelerine satılmaktadır. Dünyada başlıca gülyağı üretici rakip ülkeler: Bulgaristan, Sovyetler Birliği, Fas’dır. Fakat en nitelikli yağ gülleri ise Bulgaristan ve Türkiye’de üretilmektedir.



    Foto-8a: Yolcularımız Sagalasoss Antik Tiyatosu yakınlarında bol bol çiçek topladı

Başlangıçta, gülyağı üretimi yörede çok ilkel imalathanelerde yapılıyormuş. Isparta’da ilk gülyağı fabrikası, Atatürk’ün Isparta’ya gelişlerinde verdiği talimat üzerine 1935 yılında kurulmuş. Gülbirlik Tarım Satış Kooperatifi, Isparta ve yöresinde yetiştirilen gül üretimin çok büyük kısmını üreticiden alıp işlemekte olan kooperatif kuruluşudur. Bu Birliğin, Isparta ve yöresinde 6 kooperatifi bulunuyor. Birliğin ortak sayısı ise 8.000 civarında.
Tabiki sözkonusu gül olunca ister istemez gülün türevi olan ürünlerden de bahsetmeden geçemeyeceğim.Bir rehber olarak özellikle üzerinde durmak istediğim gül ürünleri sırasıyla şu şekilde sıralayabilirim.

Gülyağı: Parfüm ve kozmetik sanayinin en önemli ve en pahalı ham maddelerindendir. Gülyağı pembe yağ güllerinin buharlı distilasyon yöntemiyle kaynatılmasıyla üretilir.


Gül Konkreti: Fermantasyona uğramamış, rengini ve kendine has yapısını bozmamış son derece taze pembe güllerin extraction metodu ile işlenmesinden elde edilen krem kıvamında, koyu vişne çürüğü rengi görünümünde katı gülyağıdır. Bu da parfüm ve kozmetik sanayinin ham maddelerinden biri olan absolüt üretiminde kullanılır.

Gülsuyu: Gülyağı üretim esnasında elde edilen yağlı suyun (mayanın) bire bir oranında damıtılmış, saf, temiz ve sıcak su ile karıştırılması sonucunda elde edilen gül kokulu naturel sudur.Gül sularının naturel olması, zararlı madde içermemesi nedeniyle bazı yiyecek maddeleri ve tatlılarda aroma olarak, cildi besleyici ve dokuları gerginleştirici özelliği nedeniyle vücut ve makyaj temizliğinde kullanılmaktadır.






Ispartada Ne Yemeliyim? 

Foto-9:Akşam yemeği için trercihimiz Levrek Fümeydi, Big Fish Restorant'a teşekkürler


Biz bu gezimizde ağırlıklı olarak balık menüsünü tercih ettik fakat Isparta'da kaldığınız günler boyunca Isparta'nın nefis fırın kebabını deneyebilirsiniz.Eğer bu konuda görüşümü sorarsanız 
Fırın kebabını en iyi yapan yerler Kebapçı Kadir, Ferah Kebap, Hacıbenli Kebap'dır.



FOTO-10 Isparta Fırın Kebabı

Ayrıca muhteşem manzarası ile Gökçay'daki Kervansaray Lokantası iştahınızı daha da kabartacaktır.Nefis Isparta yemeklerini için Gülsofrası, Büyük Isparta Oteli ve Basmacıoğlu Oteli de gidebileceğiniz yerler arasında.Eğer canınız balık yemek isterse, Eğirdir Gölünün doyumsuz manzarası karşısında, levrek, sazan veya alabalığınızı yiyebilirsiniz.Yeşilada'da bulunan restaurantların hepsini, güleryüzlü hizmeti ve muhteşem manzarası ile, tereddüt etmeden tercih edebilirsiniz.
Eğer geziyi Burdur üzerinden bitiriyorsak (sagalasoss ve burdur müzesi  programlı programımız için )
Size mutlaka burdur şişi denemenizi öneriyorum.Bu enfes yemek için ise adresimiz tabiki mudul bey restorant olucak , son olarak da böyle bir yemeğin üzerine elbette cevizli helvasını deneyin, eğer benim önerimi sorarsanız  tercihiniz cevizli kabak tatlısı olsun.
 

Foto-11 Burdur Şiş

Eğirdir'e gittiğinizde en az dört kişi veya daha kalabalıksanız mutlaka sazan dolması yemelisiniz Isparta yemeğinin üstüne Yalvaç Güllacını, Isparta Kabak Tatlısını veya İlimiz helvasını yemeden ayrılmayın.Sütçüler Yazılı Kanyon'a giderseniz, kanyonun iştahınızı arttıran o temiz havasını aldıktan sonra,  Canlar veya Baysallar Alabalık Lokantasında fırında pişen nefis alabalığı yemeden dönmeyin.

Gelmişken Mutlaka Görmelisin :

♣ Isparta’dan gülyağı, gülsuyu, gül kremi, gül yapraklı gül lokumu, elma cipsi (çıtır elma) ve halı almadan,
♣ Isparta’nın gül bahçelerinde gül toplamadan,
♣ Isparta’nın Kelebek Vadisinde fotoğraf çekmeden,
♣ Isparta’nın nefis fırın kebabından, kabune pilavından ve Yalvaç güllacından yemeden,
♣ Gülbeyaz Davraz Kayak Merkezinde kayak yaparken, Eğirdir Gölünü seyretmeden,
♣ Haziran ayında yapılan Isparta Uluslararası Gül-Halı, Kültür ve Turizm Festivali'ni görmeden,
♣ Isparta ve Yalvaç Müzesini gezmeden,
♣ Aksu Zindan Mağarasında asırların birikimini fotoğraflamadan,
♣ Atabey Ertokuş Medresesinden gökyüzünü seyretmeden,
♣ İslamköy Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesini gezmeden,
♣ Eğirdir’in Canada ve Yeşiladasını görmeden, Yeşilada’da balık yemeden,
♣ Eğirdir Hızırbey Camisini görmeden,
♣ Eğirdir Akpınar Köyüne çıkıp, gölün manzarasını fotoğraflamadan,
♣ Kovada Gölü Milli Parkında ve göllerin kıyısında yürüyüş yapmadan, piknik yapıp fotoğraf çekmeden,
♣ Eğirdir ve Gelendost’un elmasını tatmadan,
♣ Gelendost Ertokuş Kervansarayını gezmeden,
♣ Sütçüler Yazılı Kanyonda Kral Yolunda nehirle birlikte yürümeden,
♣ Sütçüler’in dutunu yemeden,
♣ Şarkikaraağaç Kızıldağ Milli Parkı ve Mavi Sedir Ormanında yürümeden, bol oksijen depolamadan,
♣ Uluborlu’nun kirazını tatmadan,
♣ Yalvaç Pisidia Antiokheia Antik Kentini gezmeden,
♣ Yalvaç Men Kutsal Alanını görmeden,
♣ Yalvaç Çınaraltı’nda oturup sohbet etmeden,
♣ Yalvaç’ın kök boyalı kilimini, el işlemeli deri ürünlerini almadan,
♣ Yenişarbademli Dedegül Dağı’na tırmanmadan, Melikler Yaylası’nda kamp yapmadan,
♣ Yenişarbademli Pınargözü Mağarasından çıkan suda serinlenmeden,
Dönmeyin…





Gül Hasadı Etkinliğimiz burada sona eriyor, vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.Bir sonraki Gül Hasadında birlikte olmak dileğiyle, sevgiyle kalın.
                                               

                                                        Turist  Rehberi Cengiz ÖZTÜRK

                                                             Yazar hakkında daha detaylı bilgi için lütfen tıklayınız

Mavi Yeşil Karadeniz Turu