22 Şubat 2018 Perşembe

LAVANTA HASADI





..Gözlerimi kapatıp, bil bakalım hangi çiçek ?
          diye sorduğu o ülger bakışlı temmuz günbatımını hiç unutmadım. Sanki bir tablonun içindeymişcesine  müşfik yüzüyle gülümser ve  eteğinde topladığı lavantaları bana koklatırdı. mahcubiyet içinde saydığım hiçbir tahminin tutmadığı o anı hala hatırlarken ter basar beni
 Hemen salondaki Meydan Larousse'lerden lavanta başlığını bulduğumu hatırlarım.
Çocukkken okuduklarımdan aklımda kalanlar şöyle: 
Ballıbabagiller familyasından (kulağa hoş geldiği için unutmamışım:
 olan la­vantanın (Lavandula spp.) anavatanı Ak­deniz Havzası, Kanarya Adaları, Kuzey Afrika, Hindistan ve Güneydoğu Asya. Kısacası en egzotik coğrafyalarda yaşamayı seviyor.Ben de bu ülkelere bayılıyorum.Lavantanın bana tanıdık gelen tarafı da işte böylesi tansık bir hayeli çağrıştırması.
  yıllar sonra burçak burçak , mor bahçesinde sevinçle topladığım bu lavanta demetlerini koklarken her seferinde çocukluğuma buyüzden yeniden dönerim.
Tüm bunları aklımdan geçirirken ansızın bir el hissediyorum omzumda:
- "  Cengiz bey burada ne kadar kalacağız? 
diye soruyor bir misafir, bir başkası faydalarını,  özelliklerini, nasıl kullanıldığını? arkamı döndüğümde büyük bir kalabalık! meraklı gözler, sorular, neşeli gezginler, lavanta tarlalarında çılgınca fotoğraf çeken  bir sürü sırtçantalı...

-Hadi biraz sohbet edelim, diye teklif ediyorum.ve minik bir çember oluşturduktan sonra  başlıyorum bilgi vermeye






 Merhaba sevgili gezginler,
Bugün hep birlikte lavanta toplamaya gidiyoruz.
Lavanta çok yıllık, yaprak dökmeyen, yarı çalımsı bir bitki. Gruplar halinde, bordür ve alçak çit şeklinde, eğimli arazide ve pencere önü saksıda yetişebiliyor. Çiçek açmadan kesiliyor. Çiçeklendiğinde ise farklı renkleri oluyor; mavi, mor, leylak, beyaz… Tam güneş alan yerlerden hoşla­nan lavanta, orta, hafif bünyeli, geçirgen, nötr, hatta fakir topraklarda dahi yetişi­yor. İlkbaharda, hatta Şubat ayında bile ekilebiliyor. Budama ise kaçınılmaz, zira o güzel yuvarlak formunu korumak için çiçeklenmeden sonra budamak şart. 
Bitki­nin alt dalları düzenli olarak budanmazsa yaşlandıkça odunlaşıyor; odunlaşınca taze filiz veremiyor; böyle bir durumda yerine yeni bir bitki dikmek daha uygun oluyor. 15 yıl, hatta kimi zaman 25 yıl boyunca aynı kökten ürün alınabiliyor.




Kuyucak Köyü lavanta diyarı imiş meğer…

Sabah erken vakitlerde Kuyucak Köyü‘ne varmak üzere iken mor mor lavantaları ilk gördüğümüz tarlada ilk molamızı veriyoruz.  Sevinç ve heyecan dolu çığlıklarla bir kaç fotoğraf çekimi ve sosyal medya paylaşımı sonrasında yola devam ediyoruz, ancak yol boyunca sağlı sollu tepelere kadar uzayan lavanta tarlalarını  görüp de şok olmamak ne mümkün. Lavanta tarlalarını görmek için Fransa’ya gidiyoruz da kendi ülkemizdeki bu güzelliği yeni keşfediyoruz, ne kadar enteresan değil mi?

Fransa’daki lavanta tarlaları güzel, ama henüz turların keşfetmediği, turistlerin akınına uğramamış saf Kuyucak Köyü bir başka güzel… Köyün  öyle büyük ve belirgin bir meydanı yok; ancak sokakları, kerpiç  evleri, kaldırım kenarlarından fışkıran kocaman lavanta öbekleri daha ilk görüşte bizi kendine bağlamayı başarıyor. Burdur Gölü manzaralı Kuyucak Köyü 150 haneli ancak köyde yaz-kış oturan hane sayısı 90 , halk geçimini lavanta üreterek, balcılık yaparak sağlıyor. Ayrıca  hatmi çiçeği-papatya-kekik gibi yörede doğal yetişen otları ve çiçekleri toplayıp kurutuyor ve satıyorlar.

Kuyucak ile çevresindeki Kuşçular, Çukurören, Yeşilyurt köylerinde ve Senir ila Kılıç kasabalarında da lavanta üretimi yapılmakta. İlk defa yörenin gül tüccarı Zeki Konur tarafından 1975 yılında Fransa’dan getirtilen lavanta fideleri otuz aileye on beşer kök şeklinde dağıtılmış ve başlangıçta gül tarlalarının kenarlarına ekilmiş. 1990‘lı yıllardan itibaren  ticari amaçlı ekimlere geçilmiş. Kurak, susuz, bir şey üretilemeyen tarlalar boş kalmasın diye ekilen ilk lavanta fidelerinden bugüne 3000 hektar alana kadar yayılmış lavanta üretimi.

Türkiye’nin toplam lavanta üretiminin  %93’ü bu bölgeden  sağlanıyor. Köyde bir kooperatifleşme  yok, lavantaların hasat sonrasında bir kısmının yağı çıkarılarak satılıyor, bir kısmı ise deste deste kurutulup düğün-davet-organizasyon firmalarına gönderiliyor.

Lavantalar, haziran sonu morarmaya başlıyor ve temmuz ayı çiçekleri patlayınca mosmor oluyor. Temmuz sonu ağustos başından itibaren ise hasat yapılıyor ve lavantalar toplanıp yağları çıkartılıyor. Hasat sırasında lavantalar dipten değil orta yerinden hızar tarzı bir bıçakla ya da orakla kesilip toplanıyor, bir sonraki yıl da kesilen yerden yeniden yeşerip büyüyor lavantalar. Kurak, susuz tarlalardan böyle verimli ve görsel açıdan nefis bir ürünün elde ediliyor olması, ayrıca bir kökten 15 hatta 20 yıl boyunca üretim alınacak kadar verimli olması lavantaya olan hayranlığımı bir kez daha arttırdı.

Hasat vakti köyün içi dışı her yer buram buram lavanta kokuyor. Benim ziyaretim mosmor olduğu dönemde yani temmuz ortasında gerçekleşti. Tarladan lavanta topladık, kesilmiş lavantaları desteledik, lavanta tarlalarında kendimizi kaybedene ve ayaklarımız yorulana kadar fotoğraf çektik.




Lavanta üretimi, tarlaları denince akla hemen Fransa'nın Provence bölgesi gelir değil mi? Bu muhteşem güzelliği görmek için oralara gitmeye hiç gerek yok. Keçiborlu ilçesindeki birkaç köy lavantacılıkla uğraşıyor. Biz Kuyucak köyündeki tarlaları gördük. Yaklaşık 3 bin hektarda lavanta yetiştiriciliği yapılıyor. Lavantaların asıl açma dönemi ise Temmuz ayı ve Ağustos ayında hasat ediliyor. Bölgede sulama olanağı olmadığından, buğday ve arpaya göre daha fazla verim veriyor, daha çok gelir getiriyor. Kuru, eğimli tarlalara uyum sağlayan bu çiçek ne budanmak istiyor ne de gübre. 15, hatta kimi zaman 25 yıl boyunca aynı kökten ürün alınabiliyor. Hem kuru çiçeği hem de yağı para ediyor. 



Lavanta'nın  Öyküsü

Bölgeyi 1971’de lavanta tarımıyla tanıştıran kişi, dönemin Robertet Gül Yağı Fabrikası ortağı Zeki Konur olmuş. Fransa’dan melez lavanta olarak adlandırılan Lavandula intermedia türüne ait Super çeşidini ithal etmiş Konur bey. Fidanları fabrikasındaki ustabaşı Veli Ergin’e verir. Ergin, Aydoğmuş köyünde toplam büyüklüğü 15 dekar olan iki tarlasını lavanta bahçesi yapmış.

Ergin’in başarısı lavanta tarımının bölgeye hızla yayılmasını sağlamış. Özellikle Kuyucak’ta büyük gelişme gösterir. Bu iki köyü Kuşçular, Çukurören ve Özbahçe köyleri takip eder. Böylece yörede lavanta dikim alanları 40 yılda 15 dekardan 2500 dekara ulaşır. Bugün Kuyucak köyünde tarım arazilerinin yüzde 75’i lavantayla kaplı.

Lavantalar haziranda tomurcuklanıp temmuz başında çiçeklenmeye başlıyor. Temmuz ortasından ağustos ortasına kadar biçiliyor. İlk hasat kuru çiçekte kullanılırken, yağ üretimi için geç biçim yapılıyor. 

Eğer yağı çıkarılacaksa, lavanta biçimden sonra hemen damıtıma gönderiliyor. Kuru çiçek yapılacaksa, demetlenip asarak ya da temiz zemine serilerek kurutuluyor. Bir haftada işlem tamamlanıyor. Güneşte kalanlar koku ve rengini kaybedince pazar değeri düşüyor. 

Lavanta bitkilerine hastalık ve zararlılar musallat olmadığından ilaçlama yapılmıyor. Bu sayede üretilen balda ilaç kalıntısı bulunmuyor. Bir bakıma organik bal üretiliyor. 
Daha sonra bizi evlerine davet ettiler ve Türk insanının ne kadar içten ve misafirperver olduğunu bir kez daha göstermiş oldular. Bu hafta sonu mutlulukla hatırlayacağımız bir gezi yaptık anlayacağınız. 

Bal ve diğer ürünlerden almak isteyenlere www.fatihlavantabali.com adresine göz atmalarını öneririm. Gerçekten de uzun zamandır bu kadar leziz bir bal yememiştim.
Ülkemiz açısından güzel bir tanıtım olması gereken bu tarlaları duyuramamak ise büyük bir kayıp bence. İnsanlar akın akın Fransa'ya giderken bu manzaraları görmek için bizim elimizde olanı değerlendirmeyi beceremememiz çok yazık. Ayrıca devletin üretime verdiği komik sayılacak destek de içler acısı. Umarım gelecek zamanlarda daha çok kıymetini biliriz bu tip yerlerin.

“Tanrı’nın Bize Armağanı”

Köyün lavantayla tanışması, 1970’lerin başında Fransa’dan getirilen fidelerle ol­muş. Susuz arazide Ziya Bey; emeklilik hayallerini, kendi köyünde adeta kalkın­ma ve umut şeklinde yeşertmiş. Kuyucak, Kuşçular, Çukurören, Ardıçlı, Senir, Gü­neykent ve Aydoğmuş köylerinde üretim, 900-1200 metre rakımlı yerlerde yapı­lıyor. Göçle boşalan Kuyucak köyünde lavanta için “Tanrı’nın bize armağanı” deniyor.

Kuyucak köyüne 1999 yılında emekli olup dönen Ziya Bey, hem öncülük yapıyor hem de çok şifalı olan lavantanın balını eşiyle birlikte üretiyor. Burdur Gölü kıyı­sı, tepelere doğru tamamen lavanta bahçe­leriyle dolu. En üstte ise kovanlar… Muh­teşem manzara insanı, lavanta kokusuyla birlikte sarhoş ediyor. Mayıs ve Ağustos arasında lavantalar çiçekleniyor ve hoş kokuları bal arılarını çekiyor.
Lavanta balı, şeker oranı oldukça yüksek bir bal. Doğallığı, kokusu ve lezzetine bir de karaciğere, Hepatit B ve sinir sistemi hastalıklarına faydası ilave olunca, büyük talep görüyor ve zor bulunuyor. Bal üre­timinin iki yıl öncesine kadar 1 ton kadar olduğunu belirten Ziya Bey, artan kont­rolsüz gezgin arıcılar sebebiyle üretimin bu yıl %50 kadar düşerek, 500-600 kg’a indiğini söylüyor. Kontrollü ve kontrolsüz arıcılığın durumunu, bilinçli tüketiciler ta­kip ediyorlar zaten.

 


Lavanta’nın ürünleri ve faydaları:

Kuyucak Köyü’nden Dr. İbrahim Saraçoğlu’na  lavanta gönderiliyormuş, Saraçoğlu’nun yapmış olduğu çalışmalara ve araştırmalara göre lavanta  idyopatik burun akıntısına, toz alerjisine, iltihaplı eklem romatizmasına ve karaciğer yağlanmasına karşı birebir… Ayrıca lavantanın sakinleştirici özelliği de var. Biz bile köyde lavanta sarhoşu olduk, inanılmaz bir rahatlama ve uyku durumu oluştu, alışık değiliz lavantayı bu kadar yoğun teneffüs etmeye…
  • Lavanta balı; lavanta tarlasına girince yüksek seste arı vızıltıları duyuluyor, bu kadar arı olunca bal da olması normal… Lezzetli ve kokulu bir bal. İsteyen petekli isteyen süzme alabiliyor.
  • Lavanta çayı; kurutulmuş ya da taze lavantayı kaynamış suya bırakıp 3-4 dakika demlenmesini bekleyip sonra sıcak sıcak içebiliyorsunuz, ben ilk defa tattım ve nefisti.
  • Lavanta yağı; ağrıyan eklemlere sürüp masaj yapılıyor, romatizmaya da birebir. Spalarda masaj yağı olarak da kullanılıyor.
  • Lavanta suyu; cildi silmek  amacıyla tonik gibi kullanılıyor, cildi temizliyor ve rahatlatıyor. Saçlarınızı yıkadığınız suya lavanta suyu ilave ederseniz saçlarınız canlı ve parlak olacaktır.
  • Lavanta sabunu; kokusu temizlik ve rahatlık verir kullanana. Köyde henüz bir marka yok ancak sabun fabrikasına kendi lavantalarını verip sabunlarını yaptırıyorlar.
  • Lavanta kurusu; çekmecelere konulduğunda hem eşyalarınız güzel kokar hem de güve oluşumunu engeller. Uyku sorununuz varsa baş yastığınızın içine ya da altına bir lavanta kesesi koyarsanız deliksiz kaliteli uyku uyuyabilirsiniz.

Öneri;
  • Kuyucak ve çevresinde sadece lavanta değil, mor zambak da üretiliyor.Temmuz başında giderseniz hem lavantaları hem de zambakları görürsünüz.
  • Yöre halkını turizme heveslendirmek ve desteklemek için küçük de olsa tezgahlarından bir şeyler satın alın.
  • Lavanta çayı için.



“Çelikten Üretim” Yapılıyor

Bu mis kokulu çiçeğin bakımı çok kolay, üstelik hem kurusu hem de yağı para getiriyor köylüye. Bu yılki hasat sonrası oluşan piyasa koşulları ise “çok olumlu” şeklinde değerlendiriliyor. Yaş lavantayı kilogram fiyatı 1 TL/kg’dan satan olma­mış; zira kuru lavanta tohumu 12 TL/ kg’dan alıcı bulmuş; sonuçta köylünün yüzü gülmüş. Kuyucak köyü tarım arazile­rinde 2012’de %70’e varan lavanta ekimi, bugün %90’a ulaşmış vaziyette. İnanın bu olumlu gelişmeler, köylü kadar benim de yüzümü güldürüyor. Özgürlüklerine düş­kün bu göçer, misafirperver, yardımsever köylüler; kimseye muhtaç kalmadan kal­kınsın ve tersine göçü yaşasın isterim.
Lavanta köylüsü genellikle “çelikten üre­tim” yapıyor. Biliyorsunuz, bir bitkiden köklendirmek üzere alınan parçaya “çe­lik” diyoruz. İngilizce’de “cutting” (kes­me) denen bu işlem, genellikle dallardan alınarak gerçekleştirilebiliyor, sonra tek yapraktan veya kökten yapılabiliyor. Çe­liğe “kesik parça” da denebiliyor. Çelik kökleniyor, filizleniyor ve yeni bir bitki oluyor. Çeliğin en önemli avantajı ise bit­kinin birebir kopyasının elde edilebilmesi. Çok çabuk büyüyebilmesi ise bir diğer avantajı. 1 dekara aşağı yukarı 90 ila 100 çelik fidesi dikiliyormuş. Köylü lavantayı çift yönlü sürüyormuş. Ziya Bey, aynı za­manda iyi bakılırsa 1500 metrekare ara­ziden, 700 kg ile 1 ton arası yaş lavanta toplanabileceğini belirtiyor. Bu arada 5 kilogram yaş lavantadan 1 kilogram kuru lavanta tohumu elde edilebileceği bilgisini de verelim.
Hasat ve saklama koşulları tüm tıbbi bit­kiler gibi çok önem kazanıyor. Çiçekli dal­lar, kokunun en güçlü olduğu çiçeklenme başında veya çiçeklenme sırasında topla­nıyor. İlkbahar ve yaz mevsiminde aslın­da her an toplanabiliyor. Büyük demetler halinde tarladan kerpiç, taş veya ahşap evlerin avlularına getiriliyor ki, bu man­zara görülmeye değer. Daha sonra çiçekli dallar, yerlere avlulara serilerek kurutu­luyor. Hasat zamanı caminin etrafından başlayarak tüm bahçeler, avlular büyük lavanta demetleriyle dolup taşıyor. Kuru­tulan lavantalar önce geniş, daha sonra daha dar elekten geçiriliyor ve tohumlar satışa hazırlanıyor.

Morun Büyüsüne Kapılmak…

Eski Romalılardan ve Eski Yunan’dan bu yana lavantanın parfümünün yapıldığını, banyolara karıştırıldığını biliyoruz. Adının ise büyük olasılıkla “livere” (mavileştir­mek) ile “lavare” (yıkamak) sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Ortaçağ Latince­si’ndeki “livendula” kelimesinden türediği belirtiliyor.

Yatıştırıcı bir etkiye sahip olan la­vantayı kesecikler halinde çama­şırlarınızın, yastığınızın altına koyduğunuzda, güzel ve saf kokusunun yanı sıra sizleri rahatlatacak­tır da.
Ben sürekli kullanıyorum. Araştır­malara göre lavantanın yağı da uykusuz­luğa karşı kullanılıyor. Aroma tedavisinde ise üşütme, bronşit, nezle, ateş, akne, sivil­ce, ağrı, baş ağrısı, saç diplerindeki kaşıntı için önerilebiliyor. Fonksiyonel kan dola­şımı rahatsızlıklarında ise haricen lavanta banyosu yapılabileceği belirtiliyor. Gü­nümüzde ise lavanta gözlükleri, lavanta yastıkları ile sabunu, oda spreyi, peeling tuzları bayanlar arasında çok fazla kulla­nılıyor. Lavanta kolonyası da halen vazge­çilmez bir ürün… Kurutularak dolaplara konan lavanta çiçekleri giysileri böcek­lerden koruduğu gibi, Batı Anadolu’nun makilerinde yetişen karabaşotu olarak adlandırılan lavanta çiçeklerinden, yıl­lardır tıbbi fayda sağlanıyor. Lavantanın, esansiyel yağ olarak kullanımının yanı sıra süs bitkisi olarak peyzajda ve Avru­pa mutfağında yemeklerde kullanımı çok fazla. Etken madde kalitesi en yüksek cins yağ, “Lavadula officinalis”ten elde edilirken; estetik ve renk kalitesi olarak “Lavandula super blue” tercih ediliyor. Tohumlarından çıkan lavanta suyu da iyi bir cilt bakım toniği. Antik çağlarda anti­septik olarak kullanıldığı bilinen lavanta­nın suyu da Birinci Dünya Savaşı’nda ya­ralanan askerlerin yaralarının dezenfekte edilmesinde kullanılmış.

Kuyucak’ta hasat zamanını resimleriy­le birlikte sizlerle paylaştım. Seneye ise mora boyanmış lavanta bahçelerini gör­mek istiyorum; yani hasat öncesi gitmeyi hayal ediyorum. Hasat zamanı, hafif griye dönmüş çiçekler harikulade, ancak koku da bir o kadar müthiş. Sizi sarıyor ve içine çekiyor. Son yıllarda 5 ton kadar lavanta yağı üretiliyorken, yıllar içinde bunun kat­lanarak artmasını ve bu üretken lavanta yetiştiricilerinin, Fransa’daki çiftçiler gibi aynı bolluk ve berekete kavuşmasını bekli­yorum. Bunun için benim, sizin hepimizin yapabilecekleri var. Isparta’ya, Keçiborlu ilçesine gelin; bu güzel köyde ruhunuzu, gözünüzü doyurun. Kalbinizi siz de benim gibi lavanta bahçelerinde -İstanbul emekliliğine kadar-bırakın. Gelin görün; yöresel kalkınmaya gerek üretim, gerek turizm ölçüsünde destek verin.

Kuyucak için lavanta vakti


Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak köyünde son yıllarda hızla gelişen lavanta üretimi yöre halkı için umut olmayı sürdürüyor.

Kozmetikten gıdaya bir çok alanda kullanılan lavanta için Kuyucak'ta hasat vakti geldi. Haziran ayında çiçeklenmeye başlayan lavantalar, bugünlerde Kuyucak ve çevresini morun hakim olduğu bir tabloya dönüştürmüş durumda. Hasat içinse tohumların olgunlaşması ve Ramazan ayının bitmesi bekleniyor. Her şey yolunda giderse Kuyucaklılar, bayramı lavantayla karşılayacaklar.


Lavantanın akıl çelen daveti

Dünya gül üretiminin yaklaşık yüzde 65'inin gerçekleştiği Isparta, uzun yıllardır "güller diyarı" olarak anılıyor. Ancak son yıllarda hızla yaygınlaşan lavanta üretimi güle alternatif bir ürün olarak üreticilerin ilgisini çekmeye başladı. Haziran'da gül hasadının sona ermesiyle çiçeklenmeye başlayan lavantalar, Temmuz ayının gelmesiyle pembenin hakim olduğu tarlaları mora boyamaya başlıyor. Bu nedenle Isparta için "Alı al, moru mor" deyimini kullanmak hiç de yanlış sayılmaz.
Bu renk karnavalına bir de lavantanın akıl çelen kokusu eklenince bu davete karşılıksız kalmak olanaksız hale geliyor.
Isparta’da yaklaşık 3 bin dekarlık alanda lavanta üretimi yapıldığı belirtilirken, bu üretimden yaklaşık 5 ton lavanta yağı elde ediliyor. Lavanta yağı ise kozmetik, gıda ve alternatif tıp gibi yaygın bir kullanım alanına sahip.


Emeklilik düşü yöreye umut oldu

Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak köyü, kentteki lavanta üretiminin en yoğun olduğu yerlerden biri. Senir, Güneykent ve Aydoğmuş gibi yöre köylerinde de üretim yapılıyor. Emekli olduktan sonra köyünde lavanta yetiştirmeye başlayan Kuyucaklı girişimci Ziya Doğan, ayrıca lavanta balı üretimi de yapıyor. Yörede lavanta üretiminin öncülerinden biri olan Doğan, bu yılki lavanta hasadı ile üreticilerin sorun ve beklentilerine yönelik sorularımızı yanıtladı.


HASAT İÇİN RAMAZAN SONU BEKLENİYOR

Kıraç ve susuz topraklarda yetişebilen çok yıllık bir bitki olan lavantaya oldukça uygun olan ve Burdur Gölü'na bakan bir alana kurulan Kuyucak çevresinde bu yıl hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini belirten Doğan, bu nedenle lavantaların daha erken çiçeklendiğini söyledi. Kuyucak köyünde lavanta hasadına Temmuz ayı sonunda başlanacağını dile getiren Doğan, bir iki üreticinin hasada başladığını ancak genel olarak Ramazan ayı sonunun beklendiğini kaydetti.

Lavanta tohumu 10 liraya alıcı buluyor

Kuyucaklı üreticilerin genel olarak lavantadan memnun olduklarına değinen Doğan, bu yıl yaş lavantanın kilosunun 75 kuruş, lavanta tohumunun kilosunun da 10 liraya alıcı bulduğu bilgisini verdi. Yaş lavanta satışının tercih edilmediğini dile getiren Doğan, üreticinin daha çok tohum satışı yaptığını belirterek, tohum fiyatlarının son iki yılda hak ettiği değeri bulmaya başladığını söyledi.

"Çekirgeler bitkiye zarar veriyor"

Lavanta üretiminde bu yıl çekirge sorunu yaşadıklarına da değinen Doğan, "geçmişte hiç karşılaşmadığımız biçimde bu yıl lavanta tarlalarında çekirge sorunu yaşadık. Çekirgeler filizlenmeye başlayan bitkiyi yiyerek ürüne zarar veriyor. Üreticiler bu yıl çekirgeden oldukça zarar gördü. Konuyla ilgili yetkililer de gelip inceleme yaptılar. Bu konuda yapılacak bilimsel çalışmaların sonucuna göre daha net bir bilgi sahibi olacağız. Lavanta üretimine büyük zararlar veren çekirge sorunu konusunda yetkililerin bize destek olmalarını bekliyoruz" diye konuştu.

Hububata yapılan tarımsal desteklemenin lavanta gibi yağlı bitkilere de yapılması gerektiğini dile getiren Doğan, böylece üretimin daha istikrarlı hale geleceğini ve üreticinin geleceğe güvenle bakabileceğini de sözlerine ekledi.


  • Murathan mungan siiri;

    " ordadır
    yazın eskittiği otlar arasında
    uzakta bir nehrin gürültüsünü kazar
    masmavi usturalar abanoz ağacına

    ordadır
    uyuyan bir namlunun sessizliğiyle
    günün sabahlığında
    dudaklarının arasında bir ot, bir ıslık
    iz bırakmaz sisler gibi geçer ağaçların arasından
    varır kendini derinleştiren uçurumlara

    ordadır, bir devin tavşan uykusunda
    aklında kımıldanan otlar, ağaçlar
    düşünü düşürdüğü sular
    yüzünü bıraktığı sular
    almamış zaman kalmış kireç altında
    çelimsiz bir kabuk başlamış yürek yarası
    ki ne zaman çarşılara çıksa silahsız
    onu vururlar
    göğsünde siyah bir yıldızla
    kalbinde kuruyan bataklık
    kırlara yakın durur, yanık kokulara

    serin çiy vakti çimenlerle konuşur
    ne zamandır çıkmıyor sokaklar açık artırıma
    ıssız bir kil ile gövdesini kateden bir ateştopu
    kendini sakladığı sular altında
    ve son bir kez:

    ışık ve çamurda kaldı lavanta "
  • aynı zamanda bir cemal süreya şiiri;
    " odanız kızkardeşinizdir,
    büyük ş'lerle iner giysiniz;
    bir kez onarılmış anıt mihrap;
    hemen pencereye geçersiniz.

    bütün şarkıları düşünün,
    sizin yüzünüz çıkar ortaya,
    konsolun üstünde yelpaze,
    yan yana yan yana düşünün ama.

    en derin çizgiler, güzelim,
    en tatlı anlardan kalma...
    değme acı baş edemez
    hazların lal oyuklarıyla.

    çıkarken yığılan basamaklar
    kaçı kaçıverirler inerken,
    beyaz sunağıyla gotik tapınak,
    eliniz sanki hep tırabzanda.

    bir şeyiniz olayım sizin,
    hani nasıl isterseniz,
    oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz;
    dünyanın bir ucuna
    birlikte gider miyiz?

    bekletilmiş ipeklinizden
    kopmaya can atar bir düğme;
    boş verin, o düğme hayın,
    gider miyiz?

    şimdiye dek düşünmediyseniz
    bakmayın içinde ne var,
    küçük bir kitaptır yaşamak
    elinde tutmaya yarar."

Mavi Yeşil Karadeniz Turu