1 Mayıs 2017 Pazartesi

Antakya Gezi Notları






Klikya'nın Saklı Bahçesi


                         Amanos Dağları Eteklerinde Antakya! 

Merhaba Sevgili Gezginler;

Geçen ayki "Belemedik" yazımızın ardından seyahat yazılarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.Yine çok renkli ve zengin bir  destinasyondan bahsedeceğiz:  Kilikya bölgesinden , yani namı diğer Çukurova'dan...  Kilikya öyle geniş ve kıymetli bir cografya ki; herkes bu güzelliği  görsün istiyoruz.İşte bugün biraz bu güzide şehrimizi sizlere tanıtmaya çalışacağız.Dilerseniz genel olarak önce kentin tarihçesinden biraz bahsedelim:
Antakya ; Klikya bölgesinin en kıymetli yerlerinden   hiç şüphesiz. Cumhuriyet Tarihinde  7 Eylül 1938 de Hatay sorunuyla gündeme geliyor.Sorunun çözümü için  bu ilimizde Hatay Devleti kuruluyor ve halk oylamasıyla  9 buçuk ay sonra Türkiye illerinden biri olarak Antakya adını alıyor.

Dünyaca bilinen bir yer olmasının en büyük etkeni, Dünyanın ilk kilisesi olarak kabul edilen, Habibi Neccar Dağı oyularak inşa edilmiş olan ve Vatikan tarafından kutsal hac yeri ilan edilen St.Pierre Kilisesinin burada olmasından kaynaklanıyor. Hristiyan kelimesinin ilk kez burada kullanılması da cabası. Kilise içerisindeki vaftiz suyunun ilk kaynağı sayılan havuz ve ani baskın durumunda sığınağa giden tünel oldukça dikkat çekici. Biz Türkiye olarak kültürel varlıklarımızı korumakta biraz geç kalsak da Dünyanın en geniş mozaik sergileme alanına sahip, Antakya ve çevresindeki arkeolojik ve mozaik eserleri bünyesinde barındıran müthiş bir müzenin burada bulunması ziyaret edenlere ayrı bir keyif veriyor. Müzenin en dikkat çekici eserlerinden biri;







Fotoğraf 1:  
 Mozaik Figürleri,Antakya Müzesi /Prf. Tur. Reh. Kudret İdemci

Antakyanın Reyhanlı ilçesi civarında keşfedilen Tell Tayinat Höyüğünden çıkarılan Geç Hitit döneminde hüküm sürmüş Kral 2. Şuppiluliumanın, fal taşı gibi açılmış gözlerine bir müddet bakakalacağınız 1,5 mt boyunda ve 1,5 ton ağırlığındaki dev heykelidir; diğeri ise denizlerin tanrısı olan Oceanos, denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ve yunuslara binen veya balık tutan erosu anlatan mozaiktir.


Kuşkusuz şehrin en otantik kısmı şairin de dediği gibi; Antakyanın bir kişilik dar sokakları. Ortasından su kanalı geçen bu dar sokakları dolaşmadan bu şehri anlayamazsınız. Ne kadar hoşgörü içinde yaşayan bir şehir olduğunu anlarsınız yan yana kilisenin, caminin ve havranın olduğunu görünce. Aslında Antakya sokaklarına kişilik kazandıran detay tarihi evleridir. O kadar iç içe ki, yollar bile evlere göre şekilleniyor, bir de avluya açılan yüksek duvarlar örüldügünde kendinizi labirentin ortasında kalmış gibi hissediyorsunuz. Şehre başka bir önem katan olay ise; Lübnanın Beka Vadisinden doğup Suriye ile sınırımızın bir kısmını oluşturan, Antakyayı ikiye bölerek Samandağı ilçesinden Akdeniz;e dökülen Asi Nehrinin Türkiye deki tek ters akan nehir olmasıdır. 636 yılında Hz. Ömerin hilafeti döneminde, Antakya fethinin sembolü olarak Roma tapınağının üzerine inşa edilmiş Anadolunun ilk camisi olması sebebiyle Habibi Neccar Camisi ve Antakyalı bir marangoz olan ve Hz. İsa ya inandığı için putperest halk tarafından taşlanarak öldürülen Habibi Neccarın camideki türbesi en çok ziyaret edilen noktalardan biri. İşte benim her gittiğimde büyülendigim yer. Samandağı ilçesindeki Seleukeia Pieria antik limanının, sel sularıyla gelen alivyonlarla dolmasını engellemek için, M.Ö 300 yıllarında İmparator Vespasianus zamanında başlanıp oğlu Titus zamanında biten, tam 10 yıl boyunca romalı köleler tarafından Musa dağı delinerek inşa edilmiş Titus Tüneli, 1380 mt uzunluğu, 7 mt yüksekliği ve limanı tehdit eden sel sularının yönünü 90 derece değiştirmiş olmasıyla dünyanın en eşsiz tarihi eserleri listesinde yerini almalı diye düşünüyorum. Ferhatın dağları delmesi efsane olsa da Titus Tünelinde kölelerin dağları delmesi gerçek.


Fotoğraf 2:
 Titus Tüneli/ Murat Uçarol

Tünelin bazı yerlerinde dağ ortadan ikiye kesilmiş gibi gökyüzünden sızan ışık adeta gözleri kamaştırıyor. Titus tünelinin hemen ilerisinde eski çağlarda ölüler şehri olarak bilinen, 93 mezar yatağından oluşan ve kayalar oyularak inşa edilmiş Beşikli Mağara ilginizi çekecek başka bir nokta. Çevlik plajından Titus Tüneline, tünelden beşikli mağaraya doğru giden kültür yolunda müthiş kokusuyla eşlik eden defne ağaçlarını unutmak o güzel atmosfere haksızlık olur. Ayrıca mevsiminde yani eylül ayında gittiğinizde keçi boynuzunun diğer adıyla harnupun da tadına bakabilirsiniz. Faydalı olduğu kadar lezzetli de. Lezzetli demişken Antakyanın yemek kültüründen bahsetmemek ayıp olur herhalde. Sadece ana yemek değil kahvaltılık, meze ve tatlı kültürü olarak da efsaneler. Sermisek, ekşi aşı, yoğurt aşı, künefe, aşur, çökelek salatası, bakla ezmesi, babagannuş, humus, muhammara, mutebbel, yumurta occesi, tebbuli, zahter salatası, sürk, kaytaz böreği, katıklı ekmek, bezirgan salatası, zahter&zeytinyağı vs vs. Hiç bitmicek sandım bu liste ama neyse ki kısa kestim. Bu kadar şeyi saydıktan sonra gel de Antakyadan turlarıma katılan misafirleri başka yerlerde yemek konusunda memnun et. Haklı olarak zor iş. Keyfi olarak Antakyaya her gittiğimde Antakyalı can dostlarım ve meslektaşlarım Sercan Gülüm ve Menekşe Mercan ile sil baştan Antakyayı geziyorum onların rehberliğinde turist gibi, kıymetli ailesinin ellerinden Antakya lezzetlerini tadıyorum ve hiç bıkmıyorum; o dar sokaklarında dolaşmak bile insana huzur veriyor. 


Fotoğraf 3:
 Antakya Evleri/Prf. Tur. Reh.  Menekşe Mercan

Doyamıyorum kültürüne, yemeklerine, medeniyetine, tarihine... Onlara da çok teşekkür ediyorum her seferinde beni davet edip ağırladıkları için. Artık yazımı sonlandımam lazım ama Türkiye’nin Tek Ermeni Köyü olan Samandağı Vakıflı köyünden, Hz. Musa’nın asasının yeşererek çınar ağacına dönüştürdüğüne inanılan ortalama 1000 yaşındaki Musa ağacının bulunduğu Hıdırbey köyünden, Payas ilçesinde Osmanlı’;nın yolcuya ve yolda kalanlara gösterdiği hassasiyeti hissedeceğiniz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesinden ve külliyenin bahçesinde tarihe tanıklık eden 1400 yıllık zeytin ağacından ve hemen karşısındaki Payas kalesinden bahsetmemek büyük eksiklik olurdu.

 Antakya yazmakla bitmez. O zaman Kilikyanın güzide şehri Antakyaya gitmek için fazla zaman kaybetmeyiniz ve buraları gezmeden, lezzetlerini tatmadan Antakyadan dönmeyiniz!

Şimdilik Antakya hakkında  yazımı burada noktalıyorum, bir sonraki gezide yeniden görüşmek dileğiyle, Sağlıcakla kalınız..
 

                                                                                            
                                                                                Yazar
                                                           Prf. Tur. Reh.Gülcan AKDOĞAN

                      " Nothing Only Hits! Sadece En İyiler;Since 2003..."
                                      Yazarın  diğer yazıları için lütfen tıklayınız"
 




Mavi Yeşil Karadeniz Turu